Olağanüstü özelliklerle donatılmış bir beyne sahibiz. Öyle ise öğrenmek, öğrendiğimizi hatırlamak neden bu kadar zor? Örneğin yakın tarihimizi ele alalım. Neden ilkokul 1. sınıftan itibaren, her yıl biraz genişletilerek lise son sınıfa kadar aldığımız tarih derslerinin içeriğini, liseden mezun olduğumuzda tam olarak öğrenmiş olmuyoruz? Bilgiyi kaydetmekte mi yoksa onu hatırlamakta mı zorlanıyoruz?
Bu olağanüstü makinenin, yani beynin hiçbir konuda zorlanması olağan değil. Aslında ilk önce öğrenmemiz gereken şey öğrenmeyi öğrenmek. Beynimiz nasıl çalışıyor, bilgiyi nasıl işliyor, nasıl depoluyor, gerektiği zaman nasıl hatırlıyor. Beynin nasıl çalıştığını bilirsek her bilgiyi çok kolay ve çok kısa zamanda hafızamıza alabiliriz. Merkezimizde beyni etkin kullanmanın çok eğlenceli ve pratik bir yolunu öğretiyoruz. Beynin sağ yarım küresini de devreye sokarak öğrenmeyi kalıcı bir hale getiriyoruz. 5-12 yaş çocuklarla zihinsel aritmetik çalışmaları yaparak onların yüksek algı seviyesinde, daha hızlı, yaratıcı ve analitik düşünebilme kabiliyeti kazanmalarını sağlarken,12 yaş üstü ve yetişkin gruplarla aynı amaca hafıza çalışmalarıyla yürüyoruz. Bu çalışmalar hayal gücünü geliştirirken beyin hücrelerinin bağlantı sayısını arttırıyor, hafızayı ve zekayı güçlendiriyor. Eskiden bilim adamları kişinin, zeka, algı, hafıza gibi özelliklerinin doğuştan geldiği ve sonradan geliştirilemez olduğu inancına sahipti. Yapılan araştırmalar, zekanın ve algının çevresel etkenler ve eğitimle geliştirilebildiğini, her birimizin "tamam düzlemi" olarak adlandırılan, doğuştan sahip olduğumuz beceri ve yetenekleri güçlendirebileceğimizi gösteriyor. Sayın Melik Duyar'ın dediği gibi " Zayıf hafıza yoktur, eğitimsiz hafıza vardır." Kendinizi geliştirmek, değiştirmek, yenilemek sizin elinizde...
Comments