Zeka birbirinden farklı disiplinler tarafından birbirinden farklı şekillerde tanımlanmıştır. Örneğin Eğitimciler zekayı öğrenme yeteneği olarak tanımlar.
Biyologlar, çevreye uyum sağlama yeteneği
Psikologlar, muhakeme yoluyla sonuca ulaşma yeteneği
Bilgisayar bilimciler ise bilgiyi işleyebilme yeteneği olarak tanımlar.
Genel kabul görmüş bir başka tanımsa bir öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner tarafından yapılmıştır.
Gardner’a göre insanlardaki zeka çok farklı boyutlarda değerlendirilmelidir. 8 farklı zeka alanı olduğundan bahseden Gardner, bireylerin hangi zeka alanlarını yoğun olarak kullanabildiğine, hangilerinin gelişmemiş ya da az gelişmiş olduğunun tespit edilmesine yönelik çalışmalar yapmıştır.
Bunlardan Mantıksal/Matematiksel alan toplumun geneli tarafından kabul görse de
Sözel / Dilsel Zeka
Görsel / Uzamsal Zeka,
Bedensel / Kinestetik Zeka,
Müziksel/ Ritmik Zeka
Kişiler arası / Sosyal Zeka,
Kişisel / İçsel Zeka
Doğa Zekası alanları da en az Mantıksal/Matematiksel zeka alanı kadar önemlidir ve geliştirilebilir.
Diğer taraftan Benjamin Bloom’un ilk olarak 1956 yılında ‘Eğitsel Hedeflerin Sınıflandırılması olarak açıkladığı çalışma , öğrencilerin algı ve öğrenme yapılarını geliştirerek üst düzeye çıkarılması için kullanılmıştır.
Bloom’un sınıflandırmasına göre öğrenme alanları 3 ana başlıkta toplanır.
-Duygusal alan
-Psikomotor alan
-Bilişsel alan
Duygusal alan, hisleri, davranış biçimlerini, motive olabilme durumunu, mutluluk, heyecan, korku gibi duyuşsal halleri içerir ve gelen veriyi dikkatle seçme, doğru değerlendirme, doğru tepkiler verme, planlama, planı sürdürme ve takip etme, çeşitli veriler arasındaki ilişkileri yakalama, grup çalışmalarında uyum. bağımsız çalışmalarda kendine güven ve davranışlarını kontrol edebilme özelliklerini kapsar.
Psikomotor alan ise bir işin yapılması sırasında kullanılan bilinçli zihinsel etkinliğin yönlendirdiği koordineli kas hareketleridir. Bir adım sonrasını tahmin etme, pratik yapma, yeni öğrenilecek bilgi/beceriyi hızla kavrama, otomatik performans gösterme, yeni veriler üretme gibi harekete dayalı becerilerdir.
Bilişsel alan beş basamaktan oluşur ve en alt basamağında HATIRLAMA vardır. Öğrenilen bilginin kavranması, analiz edilmesi, sentezlenmesi, uygulanması için önce bilgiyi hatırlamak yani hafızada tutabilmek gerekir. Bilgi hafızada tutulabildiği oranda anlaşılır ve birey kendi kelimeleriyle ifade edebilir duruma gelir. Bu basamağa "KAVRAMA" denir. Bilişsel alanın diğer basamağı ise UYGULAMA dır. Hatırlanabilen ve kavranan bilgi, hayata geçirilebilir. Sınıflama, ayrıştırma, sonuç odaklı inceleme ANALİZ, parçaları birleştirme, bütüne varma SENTEZ ve yargılama, irdeleme, ispat, reddetme DEĞERLENDİRME basamaklarıdır. İlk basamak yani hatırlama olmadan diğer basamakların gerçekleşmesi mümkün değildir.
Görüldüğü gibi bilginin içselleştirilmesi, yorumlanması ve uygulanabilir olması, yeni ürün ortaya koyulabilmesi için önce hatırlanması gerekir. Öğrenmenin ilk ve en önemli basamağı hatırlamaktır diyebiliriz.
Hafıza Tekniği kullanılarak yapılan çalışmalarda amaç, bireylerin beynin olağanüstü özelliklerini kullanarak öğrenmenin ilk basamağı olan hatırlama basamağını gerçekleştirmelerini sağlamaktadır. Bilginin hızla öğrenilmesi ve hızla hatırlanması esastır. Her birimiz parmak izlerimiz kadar birbirinden farklı öğrenme stillerine sahip bireyleriz. Eğitim sisteminin bize tek tip öğrenmeyi dayatmasına karşılık Hafıza Teknikleri ile beynini etkin kullanmayı öğrenen bir birey kendi metotlarını geliştirerek içinde bulunduğumuz hız ve bilgi çağında zamandan tasarruf ederek kalıcı öğrenmeyi başarabilir. Üstelik beynin çalışma prensiplerine uygun olan bu öğrenme faaliyeti son derecede eğlenceli bir yöntemdir. Öğrenebilme becerilerini geliştiren bir birey, zekasını da geliştirmiş demektir. Bu çerçevede özelde birey, genelde toplum için, geleceğimiz için hafıza tekniklerini bilmek ve uygulayabilir olmak çok önemlidir.
Comments