top of page

MESLEK SEÇÄ°MÄ°

HAYATIMIZIN

EN ÖNEMLÄ° KARARI...

SeçtiÄŸimiz meslek bizim hayatta nerede durduÄŸumuzu, statümüzü, nasıl insanlarla bir arada olduÄŸumuzu, nasıl bir evde oturduÄŸumuzu, nasıl bir arabaya sahip olduÄŸumuzu kısacası nasıl bir hayat yaÅŸadığımızı belirleyen, kiÅŸiliÄŸimize etki eden en önemli etkendir.

Freud, "Ä°ÅŸ, bireyin gerçekle baÄŸlantısıdır."  der.

 

Yaptığımız iÅŸin yaÅŸamlarımızı etkileme gücü tartışılamaz. YaÅŸantılarımıza, algımıza ve düÅŸüncelerimize biçim veren, bizi biz yapan iÅŸimizdir diyebiliriz. Sahip olduÄŸumuz yetenekleri ortaya çıkarma fırsatı bulup varoluÅŸumuzun anlamını yakalayabiliriz.Kendimizi gerçekleÅŸtirebilir, toplumsal saygınlık kazanabilir ve kendimize duyduÄŸumuz güveni pekiÅŸtirebiliriz. Ya da tam tersi...

 

Buradan yola çıkarak sevdiÄŸi iÅŸi yapan bir kiÅŸinin özel yaÅŸamında da mutlu olacağı öngörülebilir.

 

Ä°ÅŸ, bireyin fizyolojik, psikolojik ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılamada en önemli araçtır. 

 

Bu kadar önemli bir kararı hayatımızın en erken dönemlerinde almak durumundayız. Kendi ilgi alanlarımızı, becerilerimizi, geliÅŸtirilebilir özelliklerimizi kısacası kendimizi  iyi tanımak ve tercihlerimizi bu çerçevede yapmak kendimize yapacağımız en büyük iyilik olur.

 

Peki,KiÅŸiliÄŸimize ve yeteneklerimize uygun mesleÄŸi nasıl seçebiliriz? 

 

John Holland , insanların ilgi alanlarına ve kiÅŸilik özelliklerine göre altı grupta toplanabilececeÄŸini ve kendilerine uygun iÅŸ seçimi yapan insanların yaÅŸam doyumlarının ve mesleki baÅŸarılarının yüksek olacağını ortaya koymuÅŸtur. Tipoloji kuramı olarak bilinen kiÅŸilik ve ilgi envanterini cevaplayarak ilgi alanlarınıza yakın meslekler hakkında fikir sahibi olabilir, hayatınıza nasıl bir yön vermek istediÄŸinizi netleÅŸtirebilirsiniz.

Lamia Sarıpınarlı

MESLEK SEÇÄ°MÄ°

VE

DUYGUSAL EMEK

​

Duygusal Emek’ kavramı nedir?  ve nereden çıkmıştır bu duygusal emek?

1980’lerden sonra hizmet sektörünün geliÅŸimine paralel olarak yönetimde yeni bir kavram geliÅŸmiÅŸtir. Ä°lk kez Arlie Russell Hochschild tarafından, 1979 yılında kullanılan  ‘duygusal emek‘, Max Weber’in bürokrasi kuramı, ‘Ä°ÅŸ yerinde baÅŸarıya ulaÅŸabilmek için duyguların bastırılması, gizlenmesi’ yönündeki yaklaşımı revize eden bir kavram olarak deÄŸerlendirilebilir.  GeliÅŸen hizmet sektörü iÅŸ yerinde duyguların bir gereklilik olduÄŸu gerçeÄŸini ortaya koydu. Duygular, yönetilebildiÄŸi sürece, organizasyona olumlu katkılarda bulunabilir, sonucu ortaya çıktı. Böylece iÅŸ hayatında duyguların yeri konusu incelenmeye baÅŸlandı.

Aslında sadece iÅŸ yaÅŸamı için kullanılan bu kavram, tüm hayatı kaplayan bir duygu düzenlemesi durumu bence.

Küçük bir çocukken ailemizi üzmemek belki de zayıf görünmemek için kırgınlıklarımızı saklamayı öÄŸreniriz. Daha ilerleyen gençlik yıllarında sevdalarımızı saklarız, sonraları baÅŸarısızlıklarımızı saklarız ya da saklayamasak bile bu konu ile ilgili gerçek yıkılmışlık duygumuzu baÅŸkalarına göstermeden yaÅŸamaya çalışırız. Bu durum iÅŸ hayatında da devam eder. Evde yaÅŸadığımız sorunları iÅŸ yerinde saklarız, iÅŸ yerinde yaÅŸadığımız problemleri bazen çevremizden saklarız. Çocuklarımız olur, onlardan maddi problemleri saklarız, babalarına kızgınlığımızı saklarız, büyükannenin hastalığını saklarız. Saklarız da saklarız. Aslında ne zaman ve nerede gerçek duygularımızı yaÅŸadığımızı anlayamayacak kadar saklarız. Ne de olsa “Kol kırılır yen içinde kalır” Sadece iÅŸ hayatında deÄŸil, hayatımızın diÄŸer alanlarında da “mış” gibi yaparız yani. Duygusal emeÄŸimizi her yerde, her alanda kullanırız aslında. Bazılarımız daha derinlemesine duygusal emeÄŸini kullanma, ‘rol yapma’ becerisi kazanır.

Kurum kültürü olarak benimsenen davranış ÅŸekli ise, çocukluktan itibaren öÄŸrendiÄŸimiz, çok iyi bildiÄŸimiz duygusal emeÄŸi gerektirebilir. Bu daha fazla ruhsal ve bedensel efor harcamak demektir. Ancak hizmet sektörü için olmazsa olmaz bir duruÅŸtur duygusal emek. MüÅŸteri memnuniyeti baÄŸlamında ele aldığımızda gülümsemeyen bakkaldan, ekmek bile almak istemeyen insanlarızdır çoÄŸumuz. Kimse tanımadığı bir insanın sorunları yüzünden terslenmek, sevimsiz bir maÄŸaza çalışanından alışveriÅŸ yapmak, suratı asık bir banka memuruna birikimlerini teslim etmek, kendi hayatını yoluna koyamamış bir koçtan yardım almak istemez. Ya da hiçbir iÅŸveren borç tahsildarı olarak iÅŸe aldığı elemanın yumuÅŸak yüzlü ve alacaklıya karşı anlayışlı bir tutum sergilemesini kabul etmez. Türkü söyleyerek cenaze arabası kullanan bir ÅŸoför veya depresyondaki hastası ile aÄŸlayan bir psikolog fikri hiç kimseye yakın gelmez.

Ä°nsanlar birbirlerinden farklı kimlik bileÅŸenlerine sahip olduklarına göre duygusal emeÄŸi kullanmak hepimiz için aynı derecede kolay olmayabilir. Yapılan araÅŸtırmalar kurum kültürü ile duygusal uyumsuzluÄŸun kiÅŸilerin fiziksel ve ruhsal olarak etkilenmelerine hatta tükenmiÅŸlik sendromu gibi bir takım rahatsızlıklar yaÅŸamalarına yol açtığını göstermektedir. Ä°ÅŸ yaÅŸamında duygusal uyumu yakalayabilen ÅŸanslı çalışanların, fiziksel ve ruhsal olarak daha saÄŸlıklı, mutlu ve hatta daha baÅŸarılı olabildikleri de bir gerçektir. Öyleyse düÅŸünülüp deÄŸerlendirilmesi gereken en önemli konu her iÅŸ kolunda her tip insanın çalışamayacağıdır.

Bu noktada sorulması gereken en önemli sorular, meslek seçiminde en baÅŸ kriter olan üniversite sınavlarının, sadece kiÅŸinin bilgisini ölçüyor olması yeterli midir? KiÅŸilik özelliklerinin; bilgi, hız ve algı kadar önemli olduÄŸunu, bir mesleÄŸi seçmek için sadece Matematik, Türkçe vb. soruları ne kadar hızlı ve ne kadar doÄŸru yapılabildiÄŸinin tek başına yeterli olmadığını ne zaman anlayacağız? Çok genç yaÅŸta bu sınava giren insanların seçtiÄŸi mesleÄŸin kendisine uygun olup olmadığını test etmek için yeterli doneye sahip olması için yapılması gerekenleri ne zaman yapacağız?

Sadece matematiksel becerileri yüksek olduÄŸu için doktor olmak yeterli mi? KiÅŸi insana yardımcı olma isteÄŸi ile yoÄŸrulmamışsa tedavi yollarını bilen bir makine olur, o kadar. Çocuklarla vakit geçirmeyi sevmeyen birinin öÄŸretmen olması doÄŸru mu? Hiçbir miniÄŸin hayatına dokunmadan ya da miniklerin kendileri hakkında yanlış zihinsel kalıplar, onları ömürleri boyu onları takip edecek yanlış iç sesler oluÅŸturmasını saÄŸlayarak emekli olur. Sosyal iletiÅŸimi güçlü, dışa dönük, insanlarla iliÅŸki kurmaktan mutluluk duyan bir kiÅŸinin muhasebeci olması ne kadar doÄŸru? Bu, o muhasebeciyi ölmeden mezara koymak olmaz mı? EÄŸitim sistemini gözden geçirirken kiÅŸilik özelliklerimizdeki farklılıkları görmezden gelmek doÄŸru olmaz.

Sonuç olarak hepimiz birer duygusal emekçiyiz. Kendi biricik ruhsal ve fiziksel yapımıza, kiÅŸiliÄŸimize göre iÅŸ seçimi, hayatımızı hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha rahat yaÅŸamamıza olanak saÄŸlayacaktır. Peki özel hayatlarımızda harcadığımız duygusal emek, bizi iÅŸ hayatında harcadığımız duygusal emekten daha az mı etkilemektedir? Duygularımızı gerçekten hissettiÄŸimiz gibi yaÅŸayacak olursak özel yaÅŸamdaki istikrara ve sevdiklerimize zarar vermiÅŸ olur muyuz? Ä°ÅŸ yaÅŸamındaki duygusal uyumsuzluk mudur bizi tükenmiÅŸlik sendromuna sürükleyen, yoksa özel yaÅŸamlarımız mıdır bizi derinden etkileyen?

​

                                                                                                                                                     Lamia Sarıpınarlı

bottom of page